GAZZE- İSTANBUL DEKLARASYONU

7 Ekim 2023’te, Gazze’ de başlayıp bölgede yayılan ve bir yılı aşkın bir süredir devam eden İsrail soykırımı, insanlık vicdanını derinden yaralamakla kalmamış, son bir asır içinde üretilmiş tüm uluslararası hukuki ve ahlaki normları yerle bir etmiştir. 

Bu süreçte, 50 bine yakın masum sivil katledilirken, 100 binden fazla sivil yaralanmış ve yüz binlercesi yaşadığı yeri terk ederek kendi vatanlarında mülteci durumuna düşürülmüştür. Gazze’nin büyük bölümü yerle bir edilirken, uygulanan abluka nedeniyle tüm yardım kapıları kapanmış, en temel insani ihtiyaçların karşılanması dahi imkânsız hale gelmiştir. İnsani ihtiyaçların karşılanması için yardım kapıları derhal açılmalı, yardım akışına engel olan keyfi uygulamalara son verilmelidir.

İsrail’in sürdürdüğü insanlık dışı saldırılar Gazze’nin sınırlarını aşarak Lübnan, Suriye, Yemen ve İran gibi bölge ülkelerini hedef alan ahlaksız bir yayılmacılığa dönüşmüştür. Gazze’nin teslim olmayan iradesi, imanı ve direnişi tüm dünyada insanlık onurunun sembolü olurken, Terör Devleti İsrail’in yayılmacı Siyonist emellerinin hedefi durumundaki bölge ülkeleri için de umudu yeşerten bir motivasyon olmuştur.  

İsrail’in sınır tanımaz Siyonist ideolojisi bölgedeki istikrarsızlığı körüklerken, Filistinlilerin haklarının korunması için uluslararası hukuk çerçevesinde yapılan mücadeleler, uluslararası güçlerin çıkar çatışmaları nedeniyle sonuçsuz kalmaktadır. Ayrıca Uluslararası toplumun eylemsizliği, Gazze’de ve bölgedeki yıkımı daha da derinleştirmiş ve Dünya barışını tehdit eder hale gelmiştir.  

Mevcut uluslararası sistem, güvenlik ve meşruiyet açısından ciddi bir çöküş yaşamaktadır. Bu durumun başlıca nedenlerinden biri de BM sisteminin haksız bir şekilde veto hakkına sahip güçler tarafından suistimal edilmesidir. Uluslararası sistemi domine eden ABD ve Batı’nın emperyal yaklaşımları, mevcut sistemi tıkamaktadır. Pek çok devlet bu durumdan rahatsızlık duyarken alternatif bir sisteme duyulan ihtiyaç gün geçtikçe artmaktadır. 

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “Dünya Beşten Büyüktür” çağrısı, sadece Gazze’de değil, tüm küresel sorunların çözümlerinde önemli bir alternatif çıkış ve öneri olarak değerini giderek artırmaktadır. Bu bağlamda, mevcut sistemden rahatsız ve daha adil bir dünya arayışı içinde olan devletlerin birlikte hareket etmesi ve yeni bir güç merkezi oluşturma çabalarının güçlendirilmesi gerekmektedir. BM Genel Sekreterini, istenmeyen ve ülkesinde yasaklı adam ilan eden Terör Devleti İsrail, üyesi olduğu BM’den derhal çıkarılmalıdır. BM kararlarını tanımayan ve bölgede katliamlarını sürdüren, artık dünya barışı için bir tehdit haline dönüşen İsrail’den rahatsız olan tüm ülkeler, İsrail ile ilişkilerini kesmeli ya da en az seviyeye düşürmelidir. Terör Devleti İsrail ile tüm savaş araçlarının ticareti men edilmelidir.  

Filistin’in güçlendirilmesi, uluslararası alanda daha güçlü bir konuma gelmesi için siyasi, iktisadi ve askeri olarak desteklenmesi, başkenti Kudüs olan özgür ve bağımsız Filistin Devleti’nin kurulması büyük önem taşımaktadır. Bu nedenle, biz Sivil Toplum Kuruluşlarının talebi, Filistin’e insani yardımların yanı sıra, siyasi, iktisadi ve askeri anlamda da kendi ayakları üzerinde durabilecek yeni bir mekanizmanın ihdas edilmesidir. Bu amaçla gerekirse, İslam İşbirliği Teşkilatı çerçevesinde Bölgesel Barış Gücü oluşturulması için Türkiye ön ayak olmalıdır. 

İslam İşbirliği Teşkilatı, şu ana kadar Filistin davasına yeterli desteği verememiş ve üye ülkelerin çıkarları doğrultusunda ortak bir politika geliştirememiştir. Teşkilatın kuruluş amacı; Üye devletler arasında iş birliği ve dayanışmayı güçlendirmek, İslam Dünyasının hak ve çıkarlarını korumaktır. Bu bağlamda, Kudüs’ün Siyonist işgalden kurtarılması ve Filistin’in özgürleştirilmesi konusunda, Teşkilatın daha etkin bir hale getirilmesi kaçınılmaz hale gelmiştir.  

Dünyada katliam ve soykırım suçlularının yargılanması konusunda Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin daha bağımsız ve etkin bir şekilde hareket etmesi için reformlara duyulan ihtiyaç artık gözardı edilemez. Bu anlamda Türkiye’den hukukçuların yürütmekte oldukları çabalar desteklenmeli, diğer ülkelerden hukukçuların da desteği alınarak daha aktif küresel bir hukuk cephesine dönüştürülmelidir.

Başta Türkiye olmak üzere farklı tüm ülkelerde, uluslararası hukuk alanında çalışan akademisyenler, hukukçular ve sivil toplum kuruluşları iş birliği yaparak, “Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu” bir uluslararası hukuk sistemi için ortak çaba gösterilmelidir. Türkiye gibi bölgesel bir güç olan ülkelerin oluşturacağı alternatif platformlar, uluslararası arenada daha adaletli bir dünya düzeni için siyasi gayretlerini etkin bir şekilde sürdürmelidir.  

Adil olmayan uluslararası sistemin mevcut haliyle artık sürdürülemez olduğu ve köklü bir değişime ihtiyacı olduğu açıktır. Bu yetersizlikler göz önüne alındığında, dünya barışı için yeni ve daha adil bir uluslararası sistemin kurulabilmesi amacıyla bu konuda sözü olan tüm kurum ve kuruluşlar tarafından, yeni bir dünya düzeni için inisiyatif alınmalıdır.

Bunun gerçekleşmesi için de İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları olarak bizler de üzerimize düşen tüm çabaları göstermeye hazır olduğumuzu ve bu amaçla düzenlenecek akademik, siyasi, hukuki, kültürel ve stratejik her türlü oluşuma destek vermeye hazır olduğumuzu ilan ediyoruz. 

Biz Sivil Toplum Kuruluşları olarak, tüm dünyada zulüm sona erene kadar çabalarımızı devam ettireceğimizin sözünü veriyor ve Terör Devleti İsrail’in kuruluşundan beri gerçekleştirdiği zulümlerini, yayılmacı politikalarını ve son bir yılda Gazze ve Filistin halkına yaşattıklarını şiddetle tel’in ediyor, bilvesile Gazze-İstanbul Deklarasyonumuzu tüm dünyaya ilan ediyor ve insanlığın vicdanına sunuyoruz. 

“Adaleti küreselleştirmek insanlığa borcumuzdur”